Cuma sabahı İstanbula gitmek üzere 7.30 gemisi için erkenden uyanmam gerekiyordu. Her zamanki gibi Karan gece aralıksız uyumadı, ne zaman yolculuk olsa uyumuyor sanki gideceğimi anlar gibi ve sabah 5.45de yatağımıza teşrif etti. Ve benim alarmım 6.30a kurulu..
O son 45 dakikayı uyusam mı uyumasam mı diyorum ama bir yandan aramızda tepişip duran 100cmlik küçük adam yüzünden zaten istesem de uykuya dalamazken alarmım çalmaya başladı ve buna en çok kim sevindi? Tabiki kalkmak için bahane arayan minik adam.
40 dakika içinde evden çıkacağım ama altını değiştirmem gerekli. Aramızda debelenmekten o kadar terlemiş ki, pijama atlet değişecek. Haa unutmadan ben de mümkünse hazırlanıp giyinip belki iki lokma birşeyler yiyip evden çıkacağım. O sırada on parçaya bölünmek istedim,, sık sık olduğu gibi.
10.00da gemiden indim 10.50 de Taksimde toplantıdayım. 11.40 da taksideyim, 12.30 geri dönmek üzere gemide..
Halbuki..
Sabah uyanınca onu 150 kere öpmek, 20 kere gıdıklamak falan varken ben alarmla hemen dikiliyorum. Kısa bir kaç cümle açıklama ile, "hı ? hı?" soruları ile karşı karşıya kalıyorum. 3 yaşında bile olmayan bir çocuk için o kadar hızlı ki bu hayat. Sanırım ne tv ne bilgisayar.. Çocuklarda hiperaktiviteye neden olan biz ve bizim sıkışık acele hayatımız.. Başka birşey değil. Herşey çok aceleye geliyor.. Çocuğun ilk söylediği kelime "hadi".
Sonuç paragrafı yok. Düşünelim biraz bakalım..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder