7 Ekim 2012

Çocuk eğitimi ve popüler yöntemler üzerine..

Bu aralar beni iyice heyecan bastı. Karan büyüdükçe daha dikkatli olmak durumunda kalıyorum: ne dedim ne tepki verdim, o ne istedi ben ne istedim, bir hareketim şimdi ceza mı oldu yoksa ödülün geri çekilmesi mi vb. kırk türlü endişe, dört taraflı değerlendirme yapmaktan helak oldum.



Bugüne kadar Karan büyüdükçe kolaylaşacağını sanmıştım ebeveyn olmanın. Ve büyük çocuğu olan arkadaşlar "çocuk büyüdükçe dertleri de büyüyor" dediklerinde anlayamıyordum. Şimdi anlamaya başladım. Dertleri büyümüyor aslında. Çocuk özgürleştikçe, kendi kişiliğini ortaya koydukça yönetmesi zorlaşıyor. Bugüne kadar oyuncak bebek gibi yedir-giydir-uyut-oynat şeklinde bir yönetim sözkonusuydu. Artık uyum göstermek, hayatı öğretmek, doğruyu yanlışı, acıyı tatlıyı deneyimlemesine izin vermek zamanı. İşler detaylandı yani. Kaşığı dudağına değdirince açılan ağız kapandı. Önce bakıyor kokluyor, tadına bakıyor, beğenmezse yemiyor beyefendi. Çekmecenin önünde ne giysem diye düşünürken o kadar tatlı oluyor ki. Renkleri sayıyor "zeşi, vai, hağı" (yeşil, mavi, sarı) diye gösterip beğendiğini giyiyor. Altını açmak istediğimde itiraz ediyor; araştırdığım kadarıyla artık utanmayı öğrendiği için, altını açtırmak biraz mahrem geliyor ve o yüzden kaçınırmış.

Şaka yapıyor, kendine göre komik şeylere gülüyor ve komik değil mi der gibi bana da bakıyor gülüyor muyum diye. "Bugün tatil" dediğimde "heeeey!" diye kollarını havaya kaldırıp seviniyor.

"Ben banyo yapıcam annecim" dediğimde, gelip beni derin derin içine çekip kokluyor "ooooh" diyor, yani "temizsin güzel kokuyorsun, yıkanmana gerek yok, yanımda kal".

Eşimle beraber, olaylara olabildiğince aynı cevapları ve reaksiyonları vermeye çalışıyoruz. Birşey yanlışsa ikimiz de yanlış diyoruz. Doğruysa ikimiz için de cevap evet. Ama Karan hala ikimizi de denemeye devam ediyor. Kararlılık göstermek her gün daha da zorlaşıyor çünkü o "deneme" anları ve sabrımızı zorlayıp kazanmaya çalışması ve direnci de her gün daha güçleniyor. Aslında buna sevinmemiz lazım, çünkü demekki birşeyleri doğru yapıyoruz ve Karan kendine güveniyor, istediklerini elde edebileceğine inancı var ve motivasyonu yerinde. Bu ısrarlarının uzaması ve güçlenmesi biraz bu yüzden, biraz da bakıcı ve bize ayrı karakter atmasından kaynaklanıyor. Şenay teyzesini çok seviyor ve Şenay onu kırmamak için elinden geldiğince her isteğine yetişmeye çalışıyor.Ama Şenay gidip bizimle kaldığında, bizi de o şekilde ikna etmeye çalışıyor, bütün mesele bu. Bundan şikayetçi değilim aslında. Çocuğun, anane babane gibi nazını geçirecek, ona çocukluğunu yaşatacak, kısacası birazcık şımartacak biri de lazım, onu da Şenay harika bir dengede yapıyor.
Kuralları bizim koymamız çok problem değil. Çocuklar herkesle farklı ilişki kuruyorlar bence. Örneğin yemeğine ben ekmek ufalıyorum, ama Şenay suyuna banıp lokma lokma veriyor. Ben lokmalar olarak verecek olduğumda dilimi elimden alıp yavan yiyor, karnı doyuyor ve yemek kalıyor. Ama Şenaya böyle birşey yapmıyor. Aksine yemeğine ufalarsa yediremiyormuş. Bu kadar olur Karan yani!!

Genel olarak hem çok kitap okurum, hem de webde makale takip ederim, özellikle annelerin deneyimlerini paylaştıkları forumları ve blogları zevkle takip ediyorum. Son zamanlarda dikkat ediyorum, aynı popüler rejim listeleri gibi, popüler pedagog tavsiyeleri var. Bazı şeyleri kaç kişi "like" ettiyse o kadar doğrudur gibi bir inanış oldu. Psikolojik tavsiyeleri uygularken çok dikkatli olmak gerekir diye düşünüyorum. Uyuma eğitiminde "3 gün ağlar 4. gün susar" mantığını ortaya atan psikolog yıllar sonra "hata yaptım" diye özür diledi okurlarından. (webde Ferber methodu olarak bulabilirsiniz, ağlatma metodundan yıllar sonra birlikte uyumayı desteklemeye başladı).Çocuk ağlamayı kesiyorsa uyumayı öğrendiği için değil, çaresizliği ve hayatta yalnız olduğunu kabullendiği için susuyor. 

En güzel örnek çevremizdeki yetişkinler bence. Bakıyorum gayet özgüveni yerinde, neşeli, hayat dolu, çocuklarına sevgi dolu biri varsa, soruyorum, annen baban nasıl biriydi, seni nasıl büyüttüler, yasaklarla ciddiyetle mi, sevgiyle kucaklayarak mı, özgür bırakarak mı diye. En güzel makale de, o insanlardan aldığım bilgiler bence. Çünkü önünüzde hazır sonuçları görüyorsunuz. Örneğin ben 5-6 yaşıma kadar annemlerin odasında ayrı bir yatakta yatmışım. ancak ağlatma yöntemiyle 3-4 aylıkken tanışmışım. 3 gün ağlamışım 4. gün susmuşum ama o kadar zaman annemlerle uyumamın acılı sonuclarını yıllarca yasadım. Mutlaka yan etkenler de vardır tabi ama liseye kadar gece terörü yaşadım, özgüvenimi yerlerden toparlayabildiğimde neredeyse üniversite 3teydim, çok zor bir bluğ çağı geçirdim ve ailemle aramdaki güven sorunu yıllarca bitmedi. Demekki 5 yaşına kadar aynı odada uyumak da, ağlatma yöntemi de hakikaten bahsedildiği gibi bazı dengeleri bozuyor.  En azından bir adet örnek var elimde: Kendim. Şuan böyle bir insan olduğuma inanamıyorum bazen, onca problemli yıldan sonra.

Karanla bazen öyle bir inatlaşacak duruma geliyoruz ki, kilit oluyor sanki. O sırada aklıma şunu getirmeye çalışıyorum: 2 yaşında. Koca dünyada minicik bir çocuk. Bizden başka kimsesi yok ve hayatta kalmaya çalışıyor. Bırak savaşsın. Bırak kendisi için ne istiyorsa onun için kanının son damlasına kadar savaşsın. Sen yalnızca sarıl ve yanında ol. O hıçkırıklar sarılınca çabucak geçiyor, ve ikna etmesi inanın çok daha kolay. Öpe öpe seve seve anlatınca, çocuk herşeyi anlıyor ve ikna oluyor.Anne olarak biraz daha sabıra ihtiyacım var, orası kesin. Bazen "Allahım bana biraz daha sabır gönder" diye sesli dua ettiğim de oluyor.


Karan için en iyiyi bulmaya çalışırken, Karan için araştırıp okurken, sürekli kendime dönüyorum ve kendimi çözümlüyorum. Çocukken üzüldüğüm zamanlarda kendi kendime söz verirdim, "bugünü hiç unutmayacağım ve büyüyünce ne kadar üzüldüğümü hatırlayıp, çocuğuma böyle yapmayacağım" derdim. Siz de yapar mıydınız?

Kendimize verdiğimiz sözleri tutmak dileğiyle,

Sevgiler.






Hiç yorum yok: