Tam 3 yıl önce bugün anne oldum. 38 hafta ve 4 günlük hamilelik serüvenimin ardından bir cumartesi günü minik oğlumu kucağıma aldım. O günden beri ne ben eski benim, ne de hayattaki diğer şeyler eskisi gibi gözümde.
Tam 3 yıldır kalbim pamuk gibi, kimseye kıyamıyorum.
Gördüğüm her çocuk içimi sıcacık yapıyor, onu tanımak, dinlemek ve hissetmek istiyorum.
Tam 3 yıldır hayatta hiç birşey için kolayca duygulara ve hırslara kapılmamak gerektiğini anlıyorum hergün. Herşeyden önce can sağlığına ve birbirimize sahip olmak geliyor. Diğer herşey küçücük detaylar gibi kalıyor bu değerlerin yanında. Çoğu zaman gözden kaçırsak da bunun da farkındayım 3 yıldır.
3 yıl önce daha fevri, daha hırslı ve daha anlayışsız biriydim bile diyebilirim. Şimdi her anne, her çocuk için empati yapıyorum, çok otomatik geliyor bu duygular. Hiç bir anne ağlamasın, hiç bir çocuk aç kalmasın, hiç bir aile bölünmesin ve hiç kimsenin ocağına ateş düşmesin istiyorum.
3 yıldır her gün beni şiddetle hayata bağlayan anneliği bana tattırdığı için oğluma ne kadar teşekkür etsem az.
Biraz daha insan, biraz daha medeni, biraz daha humanist oluyorum her geçen gün. Hepsi oğlum sayesinde.
Herşeyi bir kenara atıp maceralara atılan ergenleri konu alan filmler geliyor aklıma, tekrar izlemek istiyorum, bu sefer o kadar heyecanlanmazmışım gibi geliyor, aksine sanki hüzünlenirim.
One Fine Day, Story Of Us, Lorenzo's Oil, Stepmom, ve niceleri.. Yeniden izlemem lazım bu filmlere başka açıdan bakmak için.., bu sefer öyle birkaç damla ile değil, adam akıllı ağlarım orası kesin.
Modern Family bile daha anlamlı geliyor, daha çok şey öğreniyorum izlerken.
Geçen gün ben balkonu yıkarken, bahçede ayaklarını topraklayıp geliyor yeniden kirletiyordu ve o sırada O çok eğlense de, ben sinirlendim "kirletme artık" dedim, tabi yüksek perdeden. "Ne manyaksın anne" dedi bana!! bu lafı nereden duydu ve uygun konseptte nasıl kullandı hiç bir fikrim yok. Ama sonuna kadar haklıydı. Uyum sağlayıp eğlenseydim onunla ne olabilirdi ki? Suyla oyna, çamura bulan ne var bunda, diyordu aslında.
3 yıl öncesine kadar pek bakmamışım hayata ben. 3 yıldır öğrendim dikkat etmeyi her detaya, en ufak bir çizgi bile değişince birinin yüzünde, ne çok anlam yüklü olduğunu ancak idrak etmişim.
Cumhuriyet Yürüyüşlerinde yüreğimden taşan duyguları zaptetmeyi 3 yıldır öğrenmişim, kontrol edemedikten sonra neye yarar duygular? Şimdi atabilir miyim kendimi Taksim'e kolayca öyle? Atamam, arkamda koskoca bir hayat var artık. 3 yıl önce, önüm arkam sobe, yalnızca benmiş her yanım. Başka bir hayat yokmuş feda edilecek. Şimdi kolay değil o kadar, hemen kendinden vazgeçmek.
3 yıldır bana her gün biraz daha bağlanmayı, biraz daha sabretmeyi, biraz daha gülmeyi, biraz daha çok sevmeyi, biraz daha güçlü olmayı ve mümkünse dünyanın en büyük sevgisini verebilmeyi, en azından bunlara çabalamayı öğrettiği için oğluma müteşekkirim. Kalbimi büyüttüğü için de.
Bugün oğlumun doğum günü, kocaman oldu, kucağıma sığmamaya başladı. Zor sorular sormaya ve alıştığımdan basit nedenler beklemeye başladı. Hergün eğitiyor beni. Daha sade, daha eğlenceli, daha sakin, daha oyuncu ve daha genç olmaya motive ediyor . Bazen yorulmaktan şikayet etsem de, aslında hayatın ana damarı bu, hayatı taptaze ondan alıp besleniyorum.
Başka taraftan bakmayı, alternatif düşünmeyi, basit çözümlerle an'ın tadını çıkarmaya yönlendiriyor beni. Özgürlüğün gerçekten ne demek olduğunu anlatıyor hergün bana.
Çocuğuna ana fikri ver, gerisine karışma diyorum kendime. Sen ona birşey öğreteyim derken ne kadar da uzaklaşıyorsun doğalından, hayatın eğlencesinden. Doğruyu, yanlışı ve elimizdeki imkanları gösterip gerisine karışmayınca o kadar sade ve tatlı bir şekilde büyüyor ki aslında.. ve tabi çok zekice yaklaşıyor olaylara, yaşından büyük laflar, olgunluklar geliyor çocukça inatlarının arasında.
3 yıldır bana verdiğin bu koskocaman renkli hayat için sana teşekkür ederim Karan.. "Seni çok seviyorum" lafı yeterli değil sanırım duygularımı ifade etmeye. Ama "ossun" dersin ya sen, olsun, seni çok seviyorum, iyi ki doğdun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder