14 Kasım 2012

Çocuklar aslında çabuk büyüyor

Çocuk sahibi olunca bebeklerin ne kadar hızlı büyüdüğüne inanamamıştım. Daha 1 aylıkken tüm kıyafetleri küçülmüştü bile, çok iyi hatırlarım, Karan 25 günlükken ilave tulum almak için avmlere düşmüştüm. Hem tahminimizden iri doğmuştu hem de beklentimden hızlı büyümüştü.



Özellikle ilk 1 yıl bebek o kadar hızlı büyüyor ki; hem boy pos olarak, hem fiziksel gelişim olarak, hem de sosyal olgunluk olarak. Hafızası gelişiyor, bir sefer gördüğü kişiyi unutmuyor, nesneleri tutuşu gelişiyor, isimlerini öğreniyor, yürüyor..

Ancak 2 yaşına doğru, daha komplike ve daha çok detaya odaklandığı için doğal olarak, boy pos büyüse de yetenekler gelişse de, algısı ve olgunlaşması tabi ki o hızda gelmiyor. Biz de ilk aylardaki gelişim hızına alışmışız, çok şey bekliyor oluyoruz çocuktan. Emeklerken kısa sürede yürümeye başlaması gibi, koyduğumuz kuralları da 3-5 tekrarda öğrenmesini bekliyoruz. İlk 10-15 kelimeden sonra dilin günden güne tamamen sökülmesi gibi, alışkanlıklarını hızlı kazansın, acıkınca acıktım desin, uykusu gelince yatağına gitsin istiyoruz.

Her akşam aynı rutinden ben bazen sıkılsam da Karan o kadar seviyor, mutlu oluyor ki. İsterdim ki "ben yatıyorum uykum geldi" desin, öpsün bizi ve tıpış tıpış yatağa gitsin. Böylece ne sevdiğim diziyi kaçırırdım, ne de 30 dakika misafirlerimi bekletirdim. Ama o zaman diş fırçalarken suyla oynayıp eğlenemezdik. Zaten daha bir kaç haftadır kendi kendine diş fırçalıyor, tam beceremese de önemli değil. Eğlenceli bir aktivite olarak kalsın ki severek yapmaya devam etsin.Ardından pijamalarını giymeye çalışıyor ben de yardım ediyorum. Pijamaların üstündeki hayvanlara her akşam aynı heyecan ve sevinçle şaşırıyor. Eğer kendi kendine sorunsuz giyinebilseydi, pijamadaki desen köpekse karşılıklı hav hav yapıp, kediyse yuvarlanıp miyavlayamazdık. Derken yatağa gitmeden suluğumuzu alıyoruz, peluş kediyi buluyoruz, babaya öpücük veriyoruz, "se-ni sevyoğumm, i-yi kuvaa" diyoruz. Yatakta hala yanına uzanıyorum, uyuyacakmış gibi yapıyorum hatta bazen uyuyakalıyorum. Ama o 20-30 dakika süresince onu uyutmaya çalışırken, yüzümü sevmesini, burnunu burnuma sürtüp gözleri kapalıyken tebessüm etmesini hiç birşeye değişmem. Her ne kadar "üfff hadi oğlum uyu, artık kıpırdama ama" desem de, o kıpırtılar ya beni koklama ya sarılma ya da kedi gibi sırnaşmalarından ibaret aslında. Düşününce, 5-6 sene sonra odasına girecek, "üff hadi anne söyleyeceklerin bittiyse .." demeye başlayacak..

Belki de bir çocuk annesine böylesine çok sevgiyi, fiziksel ve somut olarak hayatı boyunca başka hiç bir yaşta vermiyor olabilir. Belki diyorum çünkü büyük çocuğum yok. Deneyimli anneler ne der bilmem.

Şahsi ihtiyaçlarımızı, zevklerimizi, hobilerimizi, sosyal hayatımızı vs. sürdürmeye çalışıp anne-babalık kimliğini de doğru şekilde taşımaya çalışırken, bazı anlık tatları kaçırıyor olabiliriz farkında olmadan ?

Bu akşam yemeğini yedikten sonra her zamanki gibi koluma asılıp sarılırken, masanın diğer başında oturan babasının da elini tutunca, Arda sordu "Karan, biz neyiz babacım?" Karan hiç tereddüt etmedi : "aiyeyizzz" . Aslında sorunun cevabını ben bile beklememiştim çünkü Karan için çok yeni bir kavramdı. Neden derseniz, son zamanlarda babasını çok kıskanıyor ve sık sık öfkeleniyor diye, araları gerginleştiğinde üçümüz sarılıp "biz bir aileyiiiizzz!" diyorduk. Bu kavramı bu kadar kısa zamanda öğrenmiş olmasına çok şaşırdık.

Evet biz bir aileyiz. Ve çocukların en iyi şekilde büyümesi için gösterdiğimiz çabadan doğan stresle, çoğu zaman gereksiz yere kendi kendimizi yıpratıp yorduğumuz için, çocukların çabuk olgunlaşmasını istememiz biraz haksızlık gibi geliyor, hem onlara, ve daha ziyade kendimize..  Her ne kadar bazen sabırsızlansak da aslında çocuklar çok çabuk büyüyor, beş altı sene hiç anlamadan geçecek.

Doya doya tadını çıkarmak için sağlık ve refah dileğiyle..

Hiç yorum yok: