17 Aralık 2012

2 Yaş Sendromu devam ediyor..

Bugün evdeyim. Dadımız hastalandı malesef, bu duruma tabi ki üzülsem de,bu vesileyle ben de oğluşumla evde zaman geçireceğim diye biraz sevindim.

Haftasonu evlilik yıldönümümüzdü ve uzun bir aradan sonra felekten bir gece çalarak, Karan'ı evde dadısıyla bırakıp 24 saatliğine evden kaçtık. Çok güzeldi, çok eğlendik ama gelgelelim bu sefer çok özledim Karan'ı. Önceki 1-2 seferlik kaçamaklarımızda da özlerdim ama bu sefer başka bir özledim. Biraz da suçluluk duygusu vardı içimde tabi. Karan olmadan eğlenmenin getirdiği bir içerleme. Karan bunu hissetmiş olacak, dün biz eve döndükten sonra, tüm öğleden sonra ve akşam uyuyana kadar herşeye ağladı, mantık dışı şeyler istedi ve inatlaşmanın doruğundaydı. Bugün dadı gelemeyince, sanırım Karan hala bu suçluluk sebebiyle bugün işe gitmedim sanıyor. Sabahtan beri beni denemekle meşgul:




Perdelerin iplerine asılıyor.
Oyuncaklarını etrafa savuruyor.
Bezini elletmiyor.
Kahvaltısını bitirmedi. Öğle yemeğinde de sıkıntı yaşayacağımız garanti sayılır.
Sürekli bisküvi istiyor, pazarlıkla 4 adetde anlaştık ama az sonra daha fazlası için şansını bir hayli zorlayacağı ortada.
Merdivende oynamak için ısrar ediyor.

Velhasıl benim hassas olduğum her konunun farkında ve onların üzerine gidiyor. Ağlamasa da ağlıyormuş gibi yapıyor. Biliyor ki merdivende oynarsa endişe ediyorum, perdelerin iplerine dokunmak yasak onu da biliyor, biliyor ki yemek yemesi için bir çok pazarlığa açığım, ve biliyor ki bezini değiştirmek için kırk saat yalvarabilirim. Hepsini çok iyi biliyor.

Elinde çatalla gezinmemesi gerektiğini çok iyi biliyor, ama geziniyor. Uslu olduğu günlerde hiç bunları yapmaz. Sürekli bir yerde sessizce oynar demek değil uslu olması. Aksine hareketli ve yaratıcı olduğu günler bunlar. Mantık dışı şeyler yerine güzel birşeylerle, ter içinde kalana kadar uğraştığı günler uslu günler benim için. Zaten istemem ben öyle durgun, fazla sessiz sakin bir çocuk olmasını.
Ama Karan bugün uslu bir gününde değil işte. Mantıksız bir gününde.

Şu dakikaya kadar ne yaptım derseniz. "Çocukla çocuk olma" diye kendime sürekli tekrarlıyorum. Açıkçası bir sefer söyledim yapması veya yapmaması gereken herşeyi ve daha fazlasını yapmadım. Sinirlerimi sonuna kadar sıkıyorum tabi bu sırada. O her detayı denedi, benim sabrımı denedi zorladı ama amacına ulaşamadı pek fazla.  Evet bir çok küçük parça oyuncak kayboldu, perde iplerini yüksek bir yerlere bağlamak zorunda kaldım, merdiven konusunda çok zor ikna ettim, ve neyseki bisküvi konusunda ileri gitmedi. Çünkü yaramazlık yaparken ilgilenmemeye çalıştım. Güzel şeyler yaparsa ilgi gösterdim. Hatta şu fotoğrafı bile, kısacık uslu anlarında yakaladım. Şuan hala ara ara huysuz huysuz ertafta söylenip bağırsa da, yavaş yavaş bugün beraber olduğumuz için memnun olmaya başladı sanırım. Sabah o kadar huysuzdu ki "sen git" diyordu bana, "teyze(yani dadı)" gelsin diyordu. Hiç bir oyun teklifime de olumlu yaklaşmadı.

2 yaş sendromu deniyor da, aslında bildiğimiz "çocukluk" işte. Sınırlarını öğrenmek kendini güvende hissetmesini sağlıyormuş. Sınırları öğretmek tabi çok zor ve sürekli aynı şekilde söylemek gerekiyor. Tutarlı olmak gerekiyor. Bugün evdeyim diye istisnalar olmaması gerekiyor. Çocuk istisnadan anlamıyor zira. Ben istisna yaratırsam, Karan da yaratabilir, bunu kabul edemeyeceğime göre önce kendim tutarlı olmalı ve rutine uymalıyım.

Ne zaman sona erer? Sanıyorum hiç bir zaman. Bugün xyz konusunda inatlaşacak, 1-2 sene sonra abc konusunda, 3-4 sene sonra başka bir konuda vs. Büyüyene kadar inatlaşma ve çatışma olacağına kendimi hazırlamaya çalışıyorum. Çünkü çocukluk bitene kadar bir çocuk, kendi tercihlerini, karakterini ve kişiliğini bulana kadar defalarca yanlış yollara sapıp doğrusuna ulaşabilir diye inanıyorum. Bize düşen de her koşulda destek olmak, o itiraz ederken bile yüzündeki kararlı ifadesine aşık ola ola büyütüyorum çocuğumu. Bunun daha ergenlik dönemi var, çevremden duyduklarıma bakarsak, aaah ah asıl o zaman roman yazacağız sanırım..

Bu arada evde olmayı özlemişim, Pazartesi sendromu falan yok bugün. 1kg ıspanağı tek tek yıkayıp ayıklarken terapi gibi geldi suyla oynamak. Ve o esnada mutfakta Karanla kah inatlaşmak, kah sohbet etmek iyi geldi.  :)





Hiç yorum yok: