11 Aralık 2012

Unutamadığım hatalarımdan ders çıkarmalar

Çocuk sahibi olmak için çok planlı ve hevesli bir şekilde harekete geçmiş bir çiftiz. Anne baba olmanın zor olacağının farkındaydık. Yaşımın elverdiğince geciktirmek ama mümkün olabildiğince de genç anne baba olmak istiyorduk, O'na mümkün olduğunca en doğru şekilde ebeveynlik yapmak, ama kendi hayatımızın da dengelerini korumak bla bla bla bir sürü çok bilmiş ve deneyimsizliğin getirdiği yüksek hedeflerle anne baba olduk. Sandığımızdan daha farklı bir yolmuş bu, yaşadıkça gördük ve daha da göreceğiz.



Doğru davranışlar reflekse oturmadıkça, her zaman doğruyu yapmak çok zor oluyor. 30 yaşımdan sonra kendime katmaya çalıştığım o kadar çok şey var ki. Örneğin, sabırsız, tez canlı, hızlı hareket eden ve yüksek tondan konuşan bir insanım ben. Çocukluğumdan beri böyleydim, ilkokulda kürsüde çok şiir okudum bu yüksek tonlu sesim yüzünden. Her aktiviteye katıldım eğitim hayatım boyunca. Enerjim yüksek, hareketli olan bir çocuk ve genç kız oldum her zaman.
Ancak eve bir bebek gelince, ne tez can, ne hızlı manevralar ve  ne de yüksek ses uymuyor bu yeni canlıya. Allahım ne zor yonttum o taraflarımı bir bilseniz.

Örnekleri onlarca sayabilirim. Karan için uyum göstermeye çalıştığım ve kendimle uğraştığım bu 2.5 yıl içinde unutamadığım, "ah keşke o zaman öyle yapmasaydım" dediğim şeyler çok. Neyse ki çok ölümcül değiller tabi, umarım çabucak unutulmuş ve telafisi olan veya zamanla telafisi olabilecek şeylerdir.

1. Karan'ı 8 aylıkken sünnet ettirmek: Çok düşündük, hamileliğimde cinsiyeti öğrendikten itibaren bu konuyu araştırdık, danıştık, düşündük ve içinden çıkamadık bir türlü. Derin araştırmalar sonucunda bu konunun aslında ilkel bir "anneden bağımı koparıyorum" ritüeli olduğunu bile okuduk. Ne kadar doğru bilmiyorum. Ama çocuk hareketlendikçe ve bu düşünce içimizi kemirdikçe bir an önce olsun, ameliyatın ardından enfeksiyon, kanama vs olmaması için çocuk yürümeden önce olsun, hatırlamadığı yaşta olsun, travmatik olmasın vs vs derken kendimizi ürologta bulduk.Ayrıca bu çok güçlü bir sosyal olguydu, ilk okul çağında falan "aaa sen daha sünnet olmadın mı" diye sınıf arkadaşlarımızın nasıl konuştuğunu eşim de ben de hatırlıyoruz. Sünneti henüz olmamış çocukların sınıfta ne kadar zorlandıklarını gördük o zamanlar. Ve burası hala aynı ülke.  En sonunda o zor kararı vermek durumunda kaldık çünkü zaten pipi ucu darlığı vardı. Birazcık da bu tıbbi gereklilikle kaçak köşe bulduk sanki, hemen yapalım dedik. Hiç de sorunsuz oldu, sadece 1 haftada geçti gitti. Çok da iyi bir hastanede oldu. Ama Allah biliyor ya, ameliyathaneden kucağıma getirdiklerinde kendimden nefret ettim. "O küçücük deri parçasından ne istedin be kadın" dedim kendime, " ne hakkın var bir başkasının bedeninde değişiklik yapmaya".. geçmiş ola. Sorunsuz bir sünnet yaşamamıza rağmen bu kadar suçluluk duyduysam, bir de komplikasyon olsaydı neler hissederdim bilmiyorum. Umarım ileride bir gün pişman olmayız.

2. Karan'ı 11 aylıkken bakıcıya bırakıp işe başlamak: Aslında işe başlamam çok da şart değildi. Kendi işimiz, eşimle ve babamla birlikte yürütüyoruz zaten. Belki biraz hafifçe yaşadığım doğum sonrası depresyonun da etkisiyle o kadar "fazla" anne olmuştum ki, çevremdeki herkesin endişeli bakışlarını görüyordum ve ortak önerileri "istersen artık işe dön" olmuştu. Demekki çok fazla kendimden geçtiğimi düşündüler. İşi gücü de çok sevdiğim için, bana iyi geleceğini düşündüler demekki. Aslında makul bir dönem de sayılabilir. Ama bilmiyorum o zamanki bakıcımız yüzünden mi, Karan 9-10 kelime söyleyebilen bir çocuk olmasına rağmen bir daha konuşmadı. Her geçen gün daha çok çekindi konuşmaktan. Taaa ki 25 aylık olana kadar baba ve dededen başka birşey demedi. Şu yazımda bahsettiğim gibi Anne'yi bile 28 ayı doldurduktan sonra söyledi. Belki de daha erken başlamalıydım, veya belki daha da geç başlamalıydım, veya belki daha doğru bir bakıcı seçmeliydim. Geriye dönüp düzeltemem artık. Umarım başka şeylere de sebep olmamıştır, bu durum.

3. Karanla oynamayı bilmiyordum: Bakıcı değişikliği dönemlerinde Karanla 4-5 ay evden çalışmaya çalıştığım bir dönem yaşadık. Bu çok zor birşey. Sürekli ilgi bekleyen 15 aylık bir çocuk, ve sürekli ilgi bekleyen bir iş var ortada. İkisi de çocuk sayılır benim için. Durmayan telefonlar, onay bekleyen mailler. Karanla çok ilgilenemedim sanırım o dönemde. Konuşmayan bir çocukla oyun kurmak da çok zor. Kendimi o kadar yalnız hissediyordum ki anlatamam. 15 aylık çocukla ne oynanır hala da bilmiyorum gerçekten. Karanla doğru dürüst oynamayı berecebildiğimde sanırım 18 aylık falandı. Dışarıda, parkta daha kolay aslında oynamak. Kışın evdeydik ve oynayamıyordum işte. Neyseki Karan 19 aylıkken yeni bir bakıcı buldum ve Allah razı olsun ondan.  O kadar güzel oynuyorlar ki. Karan konuşmasa da o hiç durmadan konuşabiliyordu ona. Bu büyük bir yetenek. Ben duvara konuşur gibi geldiği için hiç beceremedim bunu. Ama konuştuktan sonra herşey kolaylaştı benim için de. Hep içimde kaldı bu. Keşke daha farklı değerlendirebilseydim bu dönemi, ama olmadı işte.

4. Karan uyumaya direndiği gecelerde, ona bağırdığım oldu: Bu blogtaki yazıların çok azını okuyan bile bilir ki, Karan 21 aylık olana kadar hiç u-yu-ma-dı! Bazı geceler, özellikle en zorlandığımız 14-19 aylar arası, çok değil ama 3-4 gece, "Karan uyu artık!" diye bağırdığım zamanlar oldu. Bazen sabah kamera kayıtlarından geri dinlerdim. Acaba çok mu bağırdım nasıl bağırdım diye. Ve duyduğum sesle yıkılırdım. 17 aylık çocuğa bağırılır mı böyle diye kendimi yer bitirirdim. Bütün gün çocuğu izlerdim öyle gecelerin sabahında, acaba halinde tavrında bir tuhaflık var mı diye. Pek olmadı. Hep çok neşeli ve hareketli bir çocuk oldu neyseki. Umarım ileride bir gün karşıma çıkmaz bu gecelerin eserleri.

5. Memede kalan fazla sütü boşaltmamak: Uykunun çok tatlı ve değerli olduğu ilk aylarda, bir kaç gece Karan birazcık uyudu. Ben de uyku tatlı geldiği için gece kalkıp sütümü sağmadım yada biraz sağdım gittim yattım, hazır çocuk uyurken ben de uyumak istiyordum. 3-4 gün sonra şu yazımda bahsettiğim gibi mastit oldum. Hayatımda çok sefer ateşli hastalık geçirmiştim ama bu hakikaten en zoruydu sanırım. Bir daha doğursam hayatta yapmam bu hatayı orası kesin. Bunun Karan'a bir zararı yok ama olsun, nihayet kendim için de birşey öğrenmişim :)

6. Karan sorduğunda "benim de aynısından" olduğunu söyledim: Bir süredir Karan pipisinin farkına vardı. Geçenlerde altını değiştrirken kendi pipisini gösterdi, gıyabında konuştuk şakalaştık falan derken tam yerden kalkıyorduk, birden benim de belime yapıştı ve pipimi görmek istedi. Ben de o an panikledim ve "benimki de aynısı işte boşver" dedim. Bu cevapla tatmin oldu bir daha hiç sormadı ama bir gün bu yalan yüzünden çok fena köşeye sıkışacağımı hissediyorum. Keşke öyle demeseydim de, "benim yok, annelerin teyzelerin olmaz, babaların amcaların olur" falan deseydim.

7. Veee işte platin ödül almam gereken hatam: Geçtiğimiz pazar restorandaydık ve Karan hiç yapmadığı yaramazlıklar yaptı. Açıkçası nasıl idare edeceğimizi şaşırdık. Ekmekleri yere atıyor, salatadan eliyle yemeye çalışıp ellerini yağlıyor, etrafta koşup tüm su şişelerini masamıza topluyor, tabağındaki 1 tek köfteyi bile yemiyor vs vs.. Yemek mi yedik, yemek mi bizi yedi, anlamadık. En sonunda "böyle devam edersen eve gidiyoruz" dedim. Devam etti. Mecburen hesabı istedik. Ayrıca ekmekleri yere attığı için "başka ekmek yok sana" dedik ve on beş dakika boyunca ekmek diye tutturdu. Tam hesap geldi, kardeşimle eşim hızlıca masadan kalkınca, ben geri kaldım. Karan montumu giymekte direniyor, etrafta oyuncakları var, masada ipad açık, ve "ekmeeeeek" diye ağlıyordu. Babası "atmasaydın yere, sözünü tutmadın yok artık ekmek eve gideceğiz " falan derken, ben aynı anda "bu son şansın bir daha ekmekleri yere atmaycaksan vereceğim" demiş bulundum. Al bakalım! iki farklı cümle duyan çocuk kime yakınlaşır? İşine gelene. "Tamam söz söz söz" demeye başlayınca da, bir an önce toparlanıp montunu giydirip eve gidebilmek için acele ettim ve ekmeği veriverdim. Bomba da patladı: "baaaak" dedi babasına dönerek! Aman tanrım, demek oğlum büyümüştü, işte o anda onu anladık ki, artık çok çok daha dikkatli olmalıyız, cümlelerimizde ve tavırlarımızda ortak bir dile daha çok dikkat etmeliyiz. Çocuk babasına karşı zafer kazanmıştı ve bu benim yüzümden olmuştu. Hata yaptım. Bir daha yapmayacağım, söz söz söz :)


Aklıma ilk gelenler bunlar, kimbilir daha neler yaptım. Umarım telafi edecek güç, zeka ve sevgiyi de içimde bolca bulurum diye dilemekten başka birşey elimden gelmiyor artık. Ve ikinci bebeğim olursa, dönüp okuyayım da yeniden yapmayayım diye yazmaya devam, hadi bakalım :)








2 yorum:

Unknown dedi ki...

çok tatlısınız siz yahu maaşallahhhhhhhhhhhhhh

Adsız dedi ki...

Bir ay birlikte olduğum ve bu bir ay tatlı Karancığıma bakıcılık yaptığım sürede ,onun çok mülayim iyi huylu ve mutlu bir bebek olması sebebiyle hiç zorlanmadım.Onun büyüdüğünde çok özel bir insan olacağından eminim çünki çok ince ruhlu anne ve babaya sahip...Hayatta hiç bir şey tesadüf değildir ve her karşılaşmanın bir sebebi vardır...kısa süre bile olsa Karancığımı herzaman tebessümle anımsayıp mutlu bir yaşam geçirmesi için duacı olacağım...O çok küçük olduğu için belki beni hiç anımsamıyacak o yüzden bu notu ekleyerek o tatlı şirin bebişi herzaman onun kadar tatlı tebessümlerle anımsayacağımı bilsin istedim...Güzel ailenizin her bireyine sevgiler...ömür boyu mutluluk dileklerimle...sevgiler Nursel Ersavaş