10 Ocak 2013

Çocuklu hayatın imkan ve imkansızlıkları

Geçenlerde bir gün Karan, bir kutuyu tek kenarı üzerinde dik tutmaya defalarca çalıştı ancak kutunun yer çekimine karşı koyamayıp düşmesi ile duygusal olarak yıkılarak, saatlerce avaz avaz ağladığından, uzun uzun videoya çekme fırsatım olmuştu. Hergün tatlı ve sevimli fotoğraflarını paylaştığım oğlumun, manasızca bir sebepten kulakları tırmalarcasına ağlama videosunu facebookta arkadaşlarımla paylaşınca, kız kardeşimden bomba yorum geldi : "hah işte bunları da paylaş ki çocuk yapacaklar madalyonun diğer yüzünü de görsün"

Bugün ise, çiçeği burnunda 2,5aylık anne olan yakın bir arkadaşımın çaresizce beni arayıp paylaştığı sıkıntıları ve sorduğu çeşitli sorularının ardından bu yazı ortaya çıktı.



Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, insan hamileyken çok fazla hayal kuruyor. İpin ucu kaçıyor. Bebeğimle şunu yapsam bunu yapsam, şuraya gitsek burada oynasak vs vs. Sanki o bebek hep tombul yanaklarına gamzeler katan bir gülümsemeyle sizin o hayallerinizi gerçekleştirmek için doğmuş gibi..

Ama gerçek deneyimler bu kadar basit olmayabiliyor.

Şimdi ikinci çocuğum olsa, duygusal olarak daha az zorlanırım sanırım, neden derseniz, 4 aylık bebekle ne yapılabilir ne yapılamaz, 8 aylık olunca nereye gidilebilir nereye gidilemez, 1 yaşındaki çocuk neyle oynar neyle mutsuz olur, ilk tatile kaç aylıkken çıkılırsa daha az sorun yaşanır vs vs az çok tahminlerim var. Ama örneğin, ilk çocukta, 5 aylık bebekle yapılabileceğini sandığınız bir uzun yolculuğun aslında çok kolay yapılamayacağını ancak giderken yolda öğrenebiliyorsunuz malesef. Dolayısıyla hayal kırıklığı biraz sancılı geliyor.
Veya o çok hevesle aldığınız kolyenin 10 aylık bir bebek sahibiyken takılamayacağını, daha ilk 8 dakikada kopunca öğreniyorsunuz.

Aylardır gitmediğiniz ve özlediğiniz bir restorana çok hevesli gitmeyin. Ya çok ağlayıp size muhabbeti zehir edebilir, veya bebeğiniz emzirme önlüğüne tam da o gün gıcık kapmaya başlayabilir. Uzunca bir süre hiç bir yemeğinizi olması gerektiği tazelik ve sıcaklıkta yiyemeyeceksiniz, bunu en başından kabullenmeniz lazım. Boşuna ekstra bir efor harcayıp "değişiklik olsun" diye özel bir sofra hazırlamaya çalışmayın.


Bebek doğduktan sonraki ilk yılbaşı, ilk doğum günü, ilk evlilik yıldönümü vs. günlerde, en iyi ihtimalle saat 21.00 de uyuyakalabilirsiniz.

Yeniden çocuğum olursa, kendimi aşağıdaki konularda, -ilkine nazaran- daha hazırlıklı hissediyorum:

- en az 1 yıl akşam programlarına katılamayız, çünkü bebeğin banyosu ninnisi derken, en geç 18.30da başlayan bir uyku rutini olacak. bu da hayat sadece iş ve ev demek. nokta.

- en az 2 yıl geceleri aralıksız 4 saat uyuyamayacağım.

- en az 1 yıl bebekle dışarı çıkmak küçük bir bavulla olacak, piyasada satılan bebek bakım çantaları genelde yetersiz büyüklükte oluyor, dikkatinize..

- uyku düzeni, yemek düzeni, aile düzeni gibi hayaller kurmamak lazım, bebeklerin ayda bir, her konudaki düzeni kendileri tarafından yeniden düzenlenebilir, siz de paşa paşa ona uyarsınız. Mucize öneriler, başarılı tarifler diye beklentilere girmeyin.

- oku oku oku.. yüzlerce makale oku, kitap oku, eğitime git.. kendi yaşam biçimin ve çocuğunun karakterine göre kendi yöntemini bulmak zorundasın, başka ihtimal yok

- kucağa alışır mı alışmaz mı diye korkmadım, yine korkmam sanırım, çocuğum alışsın bana, ailesini benimsesin yeter ki..

- "büyüdükçe dertleri de büyüyor" lafı gerçek.

- ama büyüdükçe küçülen dertleri de var mesela uyku sorunları, inat, kıskançlık, diş çıkarma vs vs. o yüzden büyüdükçe bazı dertleri küçülürken bazı yenileri ekleniyor dersek daha gerçekçi olabilir

- bebekten sonra evde hiç birşey eskisi gibi olmayacak. iyi şeyler de kötü şeyler de... herşey bambaşka bir boyuta taşınacak.

Bugün arkadaşıma dedim ki, bilmediğin bir yolculuktasın, strese sokma kendini. Doğru mu yapıyorum yanlış mı derken, deneye deneye en doğruyu yine kendin geliştireceksin. Bu şekilde sorgulaman çok normal. Çünkü tek bir doğru yok, sizin aileniz ve bebeğin için en uygun olan neyse, o doğru. Sonuçta nihai hedef mutluluk.

Ben ne zaman şunu yapabileceğim, ne zaman bunu, diye sorma kendine, farzet ki hiç bir zaman, farzet ki hemen şimdi. Her zaman denemeni öneririm, ama tam da hayalindeki gibi olmayabilir, buna hazırlıklı olman yeterli. O zaman daha az üzülürsün.

İki çocuğu olan anneler kesin şimdi bana der ki; "ikisi de birbirine benzemedi, deneyimli olmak pek de işe yaramadı". Evet derler, çünkü görüyorum ki, iki çocuklu arkadaşlarım da inanın bir hayli kaosa girebiliyorlar. İlk çocuk dertsiz uyuyor, ikinci çocuk 6 ay kolik. İlk çocuk konuşuyor, ikinci çocuk konuşmuyor. İlk çocuk 10 aylık yürüyor, ikincisi 17 ay yürümüyor.. vs vs.. Hep bir sürprizler silsilesi yani..

Annenin yolculuğu hiç bir zaman belli olmuyor sanırım, bazen uçuyor, bazen yaya.. Velhasıl kendinizi çok gazlamayın, beklentilere girmeyin de burnunuzdan gelmesin.. (bak hala umutla gözleri parlayanlar var, olmaz boşuna heveslenme, 15 aylık çocukla 6 saat uçak yolculuğu olmaz :p )

Sevgiler saygılar :)







Hiç yorum yok: