13 Şubat 2013

Her yanımız ekran..

Şu televizyon konusuna değineceğim, evet..
Aslında ara ara değiniyorum satır aralarında ama, bu sefer baya kafayı taktım..

Araştırmalardan sonuçlarından falan başlayalım desem.. Hangine inanacağız ki en doğrusu ne ki.. Her gün yeni bir araştırma sonucu çıkıyor, bir öncekini eleştiren ya da değiştiren veya çürüten. Ama çoğunun ortak noktası, bu TV pek iyi birşey değil çocuklar için. Bu konuda hemfikiriz.

Evet ama ekran yapısı artık Tv ile sınırlı değil, laptop veya bilgisayar, wii, Ipad, cep telefonu, oyun konsolları... Her yanımız ekran. Ekranlar hayatımızın bir parçası, işimiz gücümüz, iletişimimiz için çoğu zaman da zorunluluk.

Bilgisayar ve türevleri beni TV kadar ürkütmüyor. Çünkü daha seçici olabiliyoruz. İster film, animasyon, oyun vb. birşey izlemek olsun ister çocuğun meşgalesi olsun, bilgisayar -olumsuzlukları kontrol altına alınırsa- çok faydalı bir şey bir kere. Arkadaşımın oğlu ilkokulda ve bilgisayarı gerçekten çok faydalı aktiviteler için kullanıyor, bir çok şey öğrenmişler, daha ilkokul düzeyinde ve sınıfın önünde sunum yapma gibi, kısa film çekme gibi ödevlerle gerçek hayata hazırlandıklarını düşünüyorum. Özgüveni de gelişir, ekip çalışmasına alışması da iyi olur bu şekilde.


En son Dr. Dimitri Christakis in bir videosu düştü Facebook'a, izledim. İsmin üzerine gelirseniz kendi sayfasının linkine ulaşabilirsiniz. Sunumun örnekleri Baby Einstein cdlerindenmiş. (bu cd leri kendim şahsen hiç izlemedim, moda olduğu dönemde anne değildim, şimdi ise o tür şeyler zaten almıyorum oğluma). Ama gösterilen örneklere bakınca, zaten kimse gelip "bu kötü"  diye birşey söylemese de izletmezsiniz çocuğunuza bence.

Diyor ki "3-4 yaşında önce, aşırı hareketli ve gerçek hayattan uzak yayınları izlemesi çocukta hiperaktivite ve dikkat eksikliğine neden olabilir". Örneğin çiftlik hayatını hareketli, neşeli, bol aktiviteli gösterirler, ama çocuk gerçekten çiftliğe gittiğinde aslında orası çok yavaştır ve çocuk orada aşırı hareket arar. Doğru bir yaklaşım tabi. Superman gibi uçabileceğini sanarak camdan atlayan çocuk hikayeleri duymadık mı, duyduk.

Tom & Jerry, Road Runner, Ninja Turtles izleyerek büyüdük biz, hatta o zamanlar kimse dikkat bile etmiyordu çocuk ne izler ne izlemez. Aslında Mickey Minnie'ye, Donald da Daisy'e deli gibi aşıktı biz çocukken. Onlar şimdi dost oldular farkındaysanız. Gözlerinde kalpler çıkmıyor artık birbirlerini görünce ve sevgililer gününde arkadaşça hediyeler alıyorlar birbirlerine. Diyeceğim o ki, bilinç geldi, eğitim eğlencenin önüne geçti artık.

Cesur ve güzel den tutun da, Pazar akşamları (oldukça geç bir saatte, sanırım 22:00de)Parliament Cinema Clubda yayınlanan hemen her filmi, Exorcisti falan izledik. Ne şiddet yanlısı olduk, ne hiperaktif, dikkat eksikliğimiz vardı belki ama zamanla öğrendik ders dinlemeyi de.. Ama bunları izlememiz, hayatımızdaki diğer aktivitelerin içinde o kadar düşük orandaydı ki, ortalama olarak günde 1 saati geçmemiştir. En azından kendi adıma bundan eminim. Hayatımızda o kadar çok farklı aktivite vardı ki, iyi şeyler kazandı zannımca ve o azıcık maruz kaldığımız saçmalıklardan etkilenmeden büyüdük.

Günümüzde "apartman çocuğu" dediğimiz bir nesil var, bakıcılarla büyütmek durumundayız, hayatın gereklilikleri içinde. TV deki kanalı programı falan seçme durumumuz çok olmayabiliyor. Digiturk varsa hadi şifre koydunuz kanallara ama çoğu evde uydu var, bilmem onda şifre imkanı var mı kullanmıyorum.
Bizim kadar şanslı değil yeni nesil ve daha çok ekrana maruz kalıyorlar.

Biz çocukken atari denen illetlerden çocukları nasıl koruyacağını şaşırırdı aileler. Şimdi Wii ne kadar güzel, hem eğlenceli hem de sportif. (oturduğun yerden araba yarışı yapmıyorsan tabi). Evde geçen kış aylarında çocuklar için gerçekten obeziteye neden olmayacak en iyi aktivite bence.. 4-5 yaşından itibaren zevkle oynarlar sanırım. Şuanda biz oğlumla dans edebiliyoruz Wiide, tabi o yalnızca dans ediyor, ben de ter atmış oluyorum :)

Ipad dersen, nispeten öğretici. Kontrollü ve seçici kullanılırsa zararı yok gibi görünüyor diyebilirim. Biz ilk günden beri evde hiç çıkarmıyoruz. Sırf yolculukta, tatilde, restoranlarda biz yemek yerken eğer oyun arkadaşı falan bulamazsa gibi durumlarda Ipad ile oyalanıyor, puzzle yapıyor vs. Toplasanız ayda 3-4 saat etmez yani. Büyüdükçe saklamam zorlaşabilir tabi, ama şuan için durum bu bizim evde.

Eskiden çocuğuna cep telefonu vermek istemeyen Taş Fırın baba toplumu yönlendirmeye çok çalıştı ama, öyle özellikler kazandı ki telefonlar, artık çoğu aile, özellikle İstanbul gibi tehlikelerle dolu bir şehirde yaşayanlar, sırf güvenlik amaçlı bile çocuğu okula başlar başlamaz cebine telefonunu koyuyor. Takip edebiliyor, her an acil durumlara karşı tedbirli oluyor. Gün değişti yani, bunlar hayatın gerçekleri artık. Gereklilikleri oldu. Ben ne yaparım henüz emin değilim, okul çağına daha 3-4 senemiz var.

Bugünlerde oğlum da hedef kitlesine mi girdi bilmiyorum, 1 haftadır evde bir cartoon network rüzgarı esmeye başladı. Bugün artık dayanamadım şifreledim. Bir tane bile düzgün yayını olmayan, bebeklerimizin içinde gerçekten şiddet ve düşmanlık duygularını uyandıran saçma sapan çizgifilmler silsilesi.. Hatta gaza geldim, rtük'ün websitesinden şikayette bile bulundum. Ne gerek var, bir çocuk bunları izlemesin yani ne kazanıyor ki.. Çocuklarını bu yayınlardan koruyamayabilecek aileler olabilir, ama devletin düzenleme getirmesi şart. Toplumsal birşey bu. Sigaranın 18 yaş sınırı gibi bakılmalı olaya bence.

İşin kötüsü, dikkat ettim, 2.5 yıldır baby tv gibi kanallarda sevgi, dostluk, paylaşım, pür neşe yayınlar izlemiş olan oğlum , bu yayınlar farklı duygular hissettirdiği için, daha da dikkatini ve ilgisini çekmeye başladı ve "ben bunu sevioğum bakka acma bunu ac" diyor bir de bana..  Şifrelemek iyi oldu bence.

Tv hiç izlemesin demiyorum, ama kesinlikle dikkatle seçmeli, hem ebeveyn hem de rtük. Çocuklar bu ülkenin geleceği. Doktorlar, mühendisler, bilim adamları da bunlardan çıkabilir, katiller de..






Hiç yorum yok: