Şaka bir yana, anne olmak, aile olmak ile ilgili en önemli gördüğüm, en büyük hedeflerimi sayacak olsam, ilk 5 kalemden biri "aile içinde gizli saklı birşey" olmaması konusu diyebilirim.
Karan bugün, kendi kendine beş on dakika oyun oynadığı anlardan birinde, salondaki emektar sehpamızı kuru kalemleri ile bir güzel boyamış. Emektar diyorum zira köşe koruyucu bantlarının yapışkan izleri olan, devrilen mumlardan sonra kalan yanık izleri olan, Karan ayaklandıktan sonra pat pat vurduğu sert cisimler ile bir hayli darbe almış bir sehpadır kendisi. Başına ne gelirse gelsin önemsemeyeceğim bir sehpadır artık bunca deneyimden sonra... Sehpadır çeker, kazadır olur, dökülen dökülür, canımız sağolsun sehpasıdır kendisi yani.
Ancak sağolsun dadıyla beraber bir güzel temizlemişler o boyaları. Dadısı merak etmiş, ne der diye; demiş ki "istersen annene hiç söylemeyebiliriz bu yaramazlığımızı" (!!!) Karan ne dese beğenirsin; "havııı sööölüyceeem".
Derken 1-2 saat sonra ben işten dönünce kapıdan girer girmez Karan çığlık çığlığa "sööölüücemmm" diyince, ben de "noldu annecim" dedim. "Boyadım ben" dedi. "Neyi?" dedim. "Heppağı".
Buraya dadı girdi, detayları verdi. "Annecim merak mı ettin? neden boyadın sehpayı? unuttun mu; kalemleri yalnızca kağıtlara çizmek için kullanıyoruz" dedim. Bir yandan da nasıl davranmam lazım diye zaman kazanmak için sakin sakin sıralıyorum soruları. "Aman olmaz ne büyük yanlış" diyecek değilim sonuçta 2.5 yaşındaki çocuk daha neler deneyecek. Aslında içten içe yapsın böyle şeyler isterim ben, yapsın ki çocukluğuna dair izler anılar olsun evimizde. Hiç umrumda deil ne duvar ne mobilya. Öyle el emeği göz nuru salon takımları koymam eve çocuk küçükken, insan, malı candan öte sayıveriyor, salonlar girilmez odalar olunca.. Hala üniversite evimden kalan mobilyaları kullanıyorum o yüzden, eski olsun Karan rahat rahat büyüsün diye.
Velhasıl, Karan benden birşey saklayacak diye çok huzursuz oldum bir anda, dadıyı da bilhassa uyardım nolur benden birşey saklama gereği duymasın, hatta mümkünse aklına bile hiç koyma öyle şeyleri, ne şakasına ne gerçeğine,, dedim.
Ben 4-5 yaşlarımdayken kırmızı ojeyle salon koltuklarına bir güzel desen yapmıştım. O yıllarda salonlara anca düğünlerde cenazelerde ve yeterli katılım sayısı olursa girilirdi.. Öyle herkese açılmayan nadide salonlardı onlar. Çok iyi hatırlıyorum, gözlerim morarana kadar saatlerce ağladım "bir daha yapmayacağım" diye ama ojenin sobaya düşüşünü hiç unutmam. Buradaki yanlışları arayacak olsak, 4 yaşındaki çocuğun oje kullanması hatta ojeyle bu denli bağlanması yanlış, akşama kadar cezanın verilmeden sürüncede kalması yanlış, bana güvenip bir şans daha verilmemesi de yanlıştı bence, vs vs.
Çocuklar bir hatayı birden fazla defa yaparak öğrenebilirler diye düşünüyorum. Yoksa eğer her hata o kadar ciddi ve ölümcül sonuçlar verseydi, bir daha asla yapamasaydık, insanoğlu olarak hiç birimiz hayatta kalamazdık..
Karan'ın bana güvenmesi ve yaptığı yanlışı da "bakıcısının önerisine" rağmen söylemek paylaşmak istemesi ise, paha biçilemez, çok mutlu oldum.. Aferin benim oğluma :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder