26 Ekim 2013

Anaokulu sen ne güzel girdin hayatımıza..

Bugüne kadar çeşitli kreş ve anaokulu kaygılarım üzerine yazılarım olmuştu, takip edenler bilir.
Ancak inanın ki hiç umulmadık şekilde gelişmeler oldu: aslında çok önceden beri iş nedeniyle yapmamız gereken bir atılımı, okul arayışında yaptık: okul yüzünden İstanbul'a taşındık. İş için yapmamız gerekli idi ama bakıcı konusu malum, çocuk için değişiklik zor olur vs derken hep erteledik. Küçük bir yerde alternatifleriniz çok daha az oluyor tabi. Ama imkanlar el verdiğince insan gidebileceği en iyi noktaya varmak istiyor ve bizim için en yakın en hızlı çözüm İstanbuldu.


Öncelikle benim anaokulu kriterlerim neydi:

-kreş nedir anaokulu nedir , aradaki ayrımın farkına varmak
-çocuğumun ihtiyaçlarını tespit etmek
-okul konusundaki ideallerimi ve gerçekleri ortak noktada kavuşturmak

Bu noktada bazıları için pimpirikli sayılabilirim.

Ana okulu istediğimizi anladıktan sonra kolej mi yoksa butik bir yer mi asıl onu değerlendirme aşamasına geçtik. Açıkçası bu konunun detaylarına girmek istemiyorum çünkü tüm bu detaylar hem manevi hem maddi bir çok kriter ile belirlenir. Ama bizim açımızdan, kolej biraz daha doğallıktan uzak oluyor diyebilirim. Çünkü 3.5 yaşındaki bir çocuk kolejdeki kalabalığın içinde kaybolup gidecek diye düşündük hep. Kolej 2-3 katı ücret gerektirdiği için örneğin, ailelerin beklentisi a-b-c den yukarı çıkıyor tabiri caizse ve 3-5 yaşındaki çocuktan akıcı bir ingilizce, yaşıtlarından üstün bir matematik bilgisi ve temel okuma yazma becerisi beklentisine itiyor. Pardon da, araba almıyoruz, ücret/fayda paritesi bence okul seçiminde, özellikle bu yaşlarda saçma bir ölçme olurdu. Bu benim görüşüm.

Çünkü 3.5 yaşındaki çocuk ne yaparsanız yapın o kurulan 20-25 kişilik sınıf düzeninde 10 yaşındaki çocuk gibi oturup, öğrenmeye hevesli, sabırlı insan değil, olamaz. Eğer öyleyse, ben sağlığından şüphe ederim veya okulun uyguladığı disiplin anlayışından.

Butik olanlarda da farklı ekoller var tabi ki. Bazılarında göreceklerinizin tam tersi ilkeler göreceksiniz. Örneğin bir okulda resim ayrı, müzik ayrı, yemek ayrı, uyku ayrı vs herşey ayrı odalarda yapılırken, bazılarında aksine herşeyde aynı sınıf kullanılıyor. Hepsinin kendine göre doğru sayılacak bir sav'ı var. Ben de etkilendim, zorlandım. Mesela bir okulda bana dedi ki, "biz evde banyoyu mutfağı uykuyu farklı yerlerde yaşıyoruz, çocuk uyuduğu yerde oyun oynamamalı veya oyun oynadığı yerde yemek yememeli". Kısmen bence de bu doğruydu o sırada. Ama başka bir okulda ise, "evde nasıl büyüttünüz çocuğu? herşeyi ayrı yerde yapacak ortamı yaşadı mı" diye soru geldi. Düşündüm. Hayır. Salonda oynardı, yemek yerdi ve hatta çoğu zaman uyurdu. Demek ki aslında çocuk odası falan desek de, çocuk bizim olduğumuz yerde yaşadı. Tamam banyosunu banyoda aldı, uykusunu odasında uyudu ama ya diğer şeyler?

O alıştığı ortamdan sonra çocuğu asker düzenine ve özellikle kalabalığa sokup, hedef olarak da 100den geriye saymayı koymak bana çok acımasız geldi.

Şuan seçtiğimiz okulu ise neden seçtim derseniz:

-En önem verdiğim şey beslenme. Kolejlerde öğrenci sayısının fazla olması nedeniyle, catering çapında bir yemek üretimine ihtiyaç oluyor. Yemek yapımı catering çapına çıkınca, toplu alımlardaki ürün kalitesizli riski artıyor, hatırlamanızda fayda var derim.
Eğer seçtiğim okul bana margarin, endüstriyel yağ, işlenmiş et vs kullandıklarını söyleseydi, (ki öylesini de gördüm), çocuğum prof olacak deseler de seçmezdim. Net.

-Oyun, oyuncak, ortamdaki şenlik eğlence işin en kolay kısmı gerçekten. 3-5 yaşındaki çocukları oyalayacak, onlara birşeyler katacak oyuncaklar açısından ortamda bol bol malzeme var ve tüm bunlar ekonomik sınırlara dayalı. Önemli olan bunları doğru biçimde ve etkin zamanda kullanacak liderler yani sınıf öğretmenleri. Bizim sınıfımızda 5-6 kişiye 1 öğretmen düşüyor.

-Çocuklar anlata anlata değil, yapa yapa öğreniyorlar. Eve üstü başı tertemiz, yorulmamış gelmesi pek iyi değil sanırım. Ne kadar çor kirlendiyse o kadar çok deneyim kazanıyor demektir.

-Uzaktan bağlanarak tüm gün görüntü alabildiğim bir kamera sistemi olması içimi çok rahatlatıyor.

-Çocuğu ilk bir kaç günden sonra "bırak okula ağlaya ağlaya alışır" anlayışı benim için uygun değil. Neyseki okulun felsefesini kendime yakın buldum. Karan okulda hiç ağlamadan, korkmadan, hayal kırıklığı yaşamadan 1 ay geçirince, her tatilde "okulu özledim", "ben okulu seviyorum" vb duygularla seve seve okula alıştı. Orada en ufak bir olumsuz şey yaşasaydı eminim ki bir çok açıdan kaçılacak yer olurdu. Hatta bayram tatili gibi uzun tatiller ket vururdu ama aksine hep okulu özlediğini söyledi. Umarım bu olumlu yaklaşımı her zaman devam eder. Ben de sürekli üstüne titremedim aslında, 1 ay tedrici olarak azaltarak alıştırdım. Karan'a uydum daha çok yani. Şimdi dönüp bakmıyor bile sınıfa girdikten sonra.

(bu arada önemli not:  işi gücü yüzünden ilk günden bile okula bırakmak zorunda kalan aileler yok mu, ohooo dünya kadar!!  :( malesef o annelere çok üzülsem de çocuklarını görünce fikrim değişiyor: çünkü o çocuklar sanki durumun farkındaymış gibi kısa sürede okula adapte oluyorlar.. )

Ayrıca başka anne babalarla tanışmak deneyim paylaşmak çok şey katıyor insana. Anaokulu seçiminde yalnızca okul değil aslında sosyal olarak da bir gelişim, paylaşım içinde oluyor insan. Anaokulu yalnızca çocuk için değil, ebeveynler için de bir kademe oluyor. Olmalı.

1 ay hergün gidip geldikçe, okulda tüm çocukların adını öğreniyor insan, hepsinin kendine özgü özelliklerini öğreniyor. Duygusal bağ kuruyorsunuz. Tanıyorsunuz. "Falanca çocuk bilmemne olunca çok ağlıyor " diye çözümlemeleriniz oluyor. Altı üstü 1 ayda ben bunları hissediyorsam, öğretmenler, nasıl bir bağ kuruyordur düşünüyorum. Kolay değil o bağ varken ticari olmak. Sevmeden yapılacak iş değil. Kolay değil o bağ varken yüzeysel kalmak. Kim ne derse desin, anaokulu çok duygusal bir ortam.. Hem çocuklar hem ana babalar için. Çünkü herkes aslında çok fazla şey paylaştığını farkediyor. Çocuk okulda kalmaya alışsa da, ben alıştım bırakamıyorum okulu bazen :) Bambaşka bir aile orası.

Okul seçerken hislerinize kulak verin derim kısacası.. Size ve ailenize uygun yere girdiğiniz anda, içinizden birşeyler "işte burası tam burası" diye bağırıyor!





3 yorum:

Unknown dedi ki...

Pinoşummmm
işte şimdi yaşıyorum ben de senden bir yıl sonra....
Bulunduğum ilde, ilçede en yakın olanını seçtim. Maddi açıdan beni enaz zorlayanı seçmeyi tercih ettim. Belki de in kolayına kaçtım. Şartlarımı çok da zorlamadan oğlumun belki de hayatının ya da eğitim hayatının temelini güçlendirecek(umarım güçlendirir), etkileyecel ilk eğitim kurumuna kapak attık... MEB in ikamet ettiğimiz ilçedeki en yakın kreşine anaokuluna verdim oğlumu.... aylar öncesinden konuşa konuşa.... pek hazırdı velet. güle oynaya gittik.... ama daha ilk anda o yerlere kapanan annesinin zoru ilke okula giden sürüklenen çocukları gördük birlikte.... ben onun da hazırlığını yapmıştım. Böyle çocukların olacağını , onlar ağladığında onların yanına gidip akşama annenle kavuşacaksın ağlama, öğretmenimizi üzme diyeceğiz diye konuştuk durduk.... nitekim 36 aylık Canci aynen tekrarladı defalarca provasını yaptığımız şeyi.... ama günün sonunda okul içinde giyeceği ayakkabıyı okuldaki dolabında bırakıyor olmamıza ağlamakla başladı ağlaması... bugün 5 gün oldu , tam gün yolluyorum, 08:00 17:00 arası... ilk gün hiç ağlamayan, sınıfın, öğretmenlerin ve tüm velilerin hayranlıkla baktığı oğlum bugün de okula gitmek istemiyorum diyor.... sistem oturmadan götürmemeliydim belki....yine de kararlılıkla bırakıyorum okula , akşam üstü buluşunca pek keyifle buluşuyoruz... ama yemek yiyor mu bilmiyorum, uyuyor mu kaç saat bilmiyorum....bilmediklerim yanıt alamadıklarım çok ve ben kaygılıyım ve bunu ona çaktırmamaya çabalıyorum... işte bu

karanin annesi dedi ki...

Hayırlı olsun Pınarcım, ara sıra kaygılanıp gitmek istemediği oluyor ilk 2-3 ay. Sabah okuldan önce az vakit geçirdiysek, geç uyandıysa mesela, Karan hala ayrılmak istemiyor. O yüzden mümkünse sabah 20 dakika erken kalkıp biraz yatak keyfi oyun olursa annesine doyarsa hiç problemsiz gidiyor. hatta bugun ilk defa servise de bindi :) zamanla alışır Can da. Sana çok güvendiğini gösteriyor keyifli olması. Yemek konusu ise genelde çocuklar olumlu etkilenir, sınıfça yedikleri için. Akşam mutlu geliyorsa için rahat olsun zaten.. Büyüyorlar işte böyle böyle... :)

karanin annesi dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.